28 Şubat 2014 Cuma

Bir tek Herkül olsun bana bir şey olmaz :)

        Heyecanla beklediğim "Herkül: Efsane Başlıyor" filmi vizyona girdi ama ben gidecek kimse bulamadım. Ceren'e söyleyemezdim. Kız hasta zaten uzun süre oturamıyor. Tuğçe'ye desem o da belki sevgilisiyle gitmek ister. Ona da bir şey diyemedim. Teyzem desem o da böyle filmleri sevmiyor. İşte böyle ben arkadaşım Elif'e anlatırken durumu "Ben gelirim seninle."dedi. Çok sevindim. İki sebebi vardı bu sevincimin. Birincisi yanıma birini bulmuştum. Sinemaya tek gitmeyi sevmem. Tadı çıkmıyor öyle hiç. İkincisi ise Elifle 19 yıllık arkadaşız ama daha bir kere sinemaya gitmemişiz. Bunu fark ettiğimizde çok şaşırdık. Aslında ben birazda kızdım kendime. İhmal ediyorum arkadaşlarımı. Oysaki çocukluk arkadaşları özeldir. Çok değerlidir. İhmal etmemek gerekir.

        Gelelim filme...
        Herkül... 
        Gördüğüm an inanamadım. Güçlü, yenilmez, korkusuz... Savaşçı bir kişiliğe sahip. Filmin en başında Hebe ile olan güçlü aşklarına şahit oluyorsunuz. Sonra savaş sahneleri başlıyor. İnanılmaz güzel. Çok gerçekçi. Tek başına altı tane adam ile başa çıkabiliyor. Elleriyle bir aslanı boğdu. Bence gidip görülmesi gereken bir film. Ben çok beğendim. Verdiğim paraya değdi yani :)

       Tabi ben filmin heyecanı ile araştırma yamadan gitmişim. Gitmeden araştırsaymışım bazı hatalarını görebilirmişim. Eve gelince aklıma geldi araştırma yapmak. Bende oturdum ve araştırdım. Başardığı 12 tane başedilemez iş varmış. Ne yazık ki biz sadece bir tanesini gördük filmde. O  da aslanı elleriyle boğduğu sahneydi. Gerçi bize gösterilen Herkül çok genç yaştaydı. Yirmilerinin başında. Diğerlerini sonradan yaptıysa bilemem. Benim için diğer bir olumsuzluk ise filmin ilk yarısının türkçe dublaj olup diğer yarısının alt yazılı olmasıydı. Şaşırdık görünce. Ama yine söylüyorum tüm bunların dışında film çok güzeldi. Yine olsa yine giderim :)

Filmin fragmanlarından bir tanesi bu..


Filmin özetiMilattan önce 1200 yılında, antik Yunan şehirlerinden birindeyiz. Dünyada yaşayan kraliçelerden biri, Zeus'un cazibesine kapılır ve ondan bir çocuğu olur. Herkül adını verdikleri bu prens için öngörülen kaderde, zalim kralın hanedanlığını sona erdireceği ve şehre düzen getireceği yer almaktadır. Aradan yıllar geçer, kim olduğunu ve aslen nereden geldiğini bilmeyen Herkül'ün istediği tek şey Girit prensesinin aşkına karşılık vermesidir; ne var ki güzel prensesin daha önce kardeşine söz vermiş olması işleri karıştırır. Herkül tam da bu esnada gerçek kimliği ve kaderiyle yüzleşir. Artık önünde iki yol vardır. Herkül, ya aşkına sahip çıkıp güzel prensesle şehirden kaçmak ya da daha önce çizilmiş olan kaderini takip edip bir kahraman olmayı seçmek zorundadır. Kahramanlığa giden yol ise yabancıların tahmin edilemez tuzakları ve tanrıların gazabıyla doludur.





Yeşim :)

26 Şubat 2014 Çarşamba

İyi ki Doğdun Tuğçe!

Güler yüzlü,tatlı bir kız tanıyorum.
Kendisiyle 5 sene önce tanıştım.
Tam bir matematik aşığı. Ve kesinlikle bu yönümüz benzemiyor.
Hatta bazen sohbet ederken bir yerlerden x ve y'li cümleler çıkarmasından korkuyorum.
Ben trigonometriysem,sen parabolsen ortak yanımız nedir?
Hadi bakalım.
Bul bakalım.
Düşün bakalım.
Çok şükür böyle 'problemlerimiz' yok.
Acayip enerjik bir ruh haline sahip.
Ve biz bu enerjik insanın kalbine misafir olduk.
Beni sevdi,bana inandı,ağlamamda,gülmemde,saçmalamamda da hep yanımdaydı.
Paylaştığımız her şey karşılıklıydı.
Aslında biz C.Y.T olarak o kadar çok şey paylaştık ki...
Birlikte güldük.
Birlikte ağladık.
Ve her durumda birbirmizin yanındaydık.
Bizi üzenlere karşı cephe aldık,soğuduk.
Belki de bu yüzden Tuğçe'yi üzen kişilere eski kadar güvenmiyoruz.
Ve bugün browni kızları olarakta çok sevimliydik.
Tuğçe 20 oldu!
Tuğçe mutlu.
Tuğçe aşık.
Tuğçe hem seviyor hemde seviliyor.
Tuğçe benim meleğim.
İyi ki doğdun melek!
Birlikte geçireceğimiz nice şahane senelere.
Seni çok seviyorum!
Ha Tuğçe,
Ben 20 yaşındaysam Doğan 25 ise Yeşimde 19 yaşındaysa Doğanın 15 sene sonraki yaşıyla Yeşim'in 5 yıl sonraki yaşının benim yaşımdan farkı kaç olur?!

-Gülen Kraliçe :)
-her bir balon dileklerini yansıtor melek  beni ve doğan görünümlü şahini unutmaman dileklerimle!-


24 Şubat 2014 Pazartesi

Ferman gitti büyü bozuldu

         Geçen hafta beni çok mutlu eden bir haber aldım. "Yeşim duydun mu Ferman Çanakkale'ye geliyormuş. Konser verecekmiş." Duyduğum anda dediğim tek şey "Hadi be!" oldu. İnanamadım. Daha sonra araştırma yaptım internette. Kandırılıyor olabilirdim sonuçta. Yaptığım araştırmalar kandırılmadığımı söyledi bana. Gerçekten geliyordu. İki gün sonra da üniversitemizde söyleşiye katılacağını öğrendim. Bu daha büyük mutluluktu. Bire bir konuşma imkanı bulabilirdim. Zaman çabuk geçti ve Cuma günü geldi çattı. Söyleşiye gittim. Bu kadar eğlenceli olabileceğini tahmin etmemiştim. Çok güldüm :) Konsere bazı nedenlerden ötürü gidemedim. Pekte üzülmedim aslında. Çünkü başka şeyler keşfetmiştim o gün ben. Kafam onlarla meşguldü. 

        Gelelim kafamı meşgul eden şeylere...

        Ferman'ı görünce çok heyecanlanacağımı düşünmüştüm öncelikle. 3 yıl önce televizyondaki bir haberde gördüğüm ve "İnanmıyorum şuna bak ne kadar yakışıklı." dediğim, araştırınca bambaşka özelliklerini keşfettiğim ve maNga'yı bana sevdiren insandı. Ama öyle olmadı. Sadece bir gülümseme yayıldı yüzüme o kadar. "Ne oluyor bana?" dedim o an. Ve büyüdüğümü ilk o anda idrak ettim. Evet, büyümüştüm! Tabi ki heyecanlandım ama tatlı bir heyecandı o. Sanki çok sevdiğin arkadaşını yeniden görmek gibi tatlı bir his... 

        Bir de kıskanç olduğumu keşfettim. Sevdiklerimi acayip kıskanıyorum. Suç mu? Değil elbette. Sahipleniyorum ve kıskanıyorum bu kadar basit. Tabi bunu 19 yıl sonra keşfetmem ayrı bir sorun.

       Geçen hafta çok güzeldi yani benim açımdan. Ferman'ı gördüğüm için mutluyum. Yeni özelliklerimi keşfettiğim için mutluyum. En güzeli de büyüdüğüm için mutluyum!..

        Ama bu haftaya hiç öyle başlamadım. Sabah kalktım üzerimde anlamlandıramadığım bir mutsuzluk. Aynada kendime bakmak bile istemedim. Hemen çıktım evden. Bütün günde sürdü bu. Herkes "Ne oldu hasta mısın?" diye sordu. "Hayır. Sadece mutsuzum." demek saçma geldi bana. İnsanların bir sürü derdi varken benim ortalarda mutsuzum diye dolaşmam nasıl olurdu? Ayrıca bu şımarıklık değil de ne? Kim bilir ne dertleri var insanların. Bunu düşündüm ve kendime geldim. 

       Sonuç olarak şimdi iyiyim. Geçen hafta ki gibi mutlu olmaya çalışıyorum. Başaracağımı da biliyorum. Herkese iyi haftalar olsun o zaman. Mutlu olmak önemli. Bunu unutmayalım... :)

Yeşim


21 Şubat 2014 Cuma

Merhabalarrr :)

Merhabalar herkese... :)

Oturup hayatımız hakkında kara kara düşünürken Ceren'in (gülen kraliçe) aklına geldi. "Hadi bir blog açalım. Çok sıkıldığımızda kafa dağıtırız. İlla yazmak zorunda değiliz." dedi bana. Benim aslında pek işim yok böyle şeylerle. Bende yazıyorum bir şeyler ama kimse bilmez bunu. En yakın arkadaşım bile :) Gerçi şimdi öğrenmiş bulunuyorsunuz hepiniz. Bir sırrı kalmadı yani. 

Yani kısaca Ceren ve ben bundan sonra hayallerimizi, umutlarımızı bazen hayal kırıklarımızı yazıcağız. Tabi daha çok Ceren yazacak gibi duruyor şimdilik. :) Giriş yazısı olacağı için hadi ben yazayım dedim. 

Takipte kalın...

Buzlar kraliçesi & Gülen kraliçe





Gecemizin şarkısı bu. İyi geceler...