16 Mart 2014 Pazar

SOLO TÜRK

        Bu hafta 18 Mart haftası. Çanakkale deniz zaferinin 99. yıl dönümünü. Dolasıyla ayrı bir heyecana sahibim bir Çanakkaleli olarak. Dile kolay 99 koca yıl. Kutlamalara şimdiden başladık biz. Şehrimiz her sene olduğu gibi insan seli yaşıyor. Türkiye'nin dört bir yanından insanlar var. 

        Benim için en büyük uçak gösterileri olmuştur hep. Her yıl gider seyrederim Türk yıldızlarını. Son iki yıl seyredememiştim. Birinde sınav dönemindeydim. Diğerine yetişememiştim. Ama bu yıl kaçırmadım! Bu yıl Türk yıldızları yerine "Solo Türk" gösterisi vardı. Bu da tabi ayrı bir heyecan demek benim için. İlk defa bir "Solo Türk" gösterisi seyrettim. Hayran kaldım! Resmen hayran kaldım. Çokta gurur duydum. İzlerken kendimi kaybettim. "Anne bak nasıl dönüyor. Ters uçuyor bak." Küçük bir çocuğa döndüm sanırım o an. :) 

        Uçaklara ve pilotlara olan hayranlığım yeniden başladı. Şimdi tekrar araştırmalar yapacağım. Yüzlerce resim bulacağım onlar hakkında. Umarım bir gün tanışma fırsatı da elde ederim... 

        2014 Solo Türk Tanım filmi...
  

     Yüzbaşı Yusuf Kurt'a mükemmel gösterisi için tekrar teşekkürler....

6 Mart 2014 Perşembe

Ben mi hayallerimden vazgeçtim yoksa onlar mı benden vazgeçti?

        2014 bana hiç yaramadı. Bu kesin! Bir sürü düşünceye itti beni. Göremediklerimi görmemi sağladı. Önce büyüdüğümü anladım. Sonra yirmi yaşıma girmekten korktuğumu. Şimdi de hayallerimi sorgulatıyor bana...

        Çok değil iki yıl önce. Üniversite sınavının açıklanacağı sıralar. O zamanlar tek istediğim şey turizmci olmaktı. Bu işi çok severek yapacağımı inanıyordum. İnsan severek bağlandığı bir şeyi çok iyi yapmaz mı? Yapar bence. Ama gelin görün ki ailem pek istemedi bunu. "Ne yapacaksın turizm okuyup? Onlar aç geziyorlar. Herkes Bora abin gibi olamaz. Öncelikle dil eğitimi lazım. Hemde bir dilde değil. Bir sürü dil bilmek gerekir. " dediler bana. Hevesimi kaçırmak için söylenen sözlerden bazılarıydı bunlar. İstesem her şeyi yapabilirdim. Dilde öğrenirdim. Ama yapmadım. Nitekim ben gene ailemin istediği gibi yapıp turizmi en sona yazdım. Gelmeyeceğini bile bile... 

        Aradan iki yıl geçti. Ben bu iki yılda geleceğim için hiç hayal kurmadım. Geçen gün birden aklıma geldi. "Sen turizmci olmak istiyordun. Ne oldu ona?" dedim kendi kendime. Unutmuştum! Evet, gerçekten de unutmuşum. Kendimi o kadar kaptırmışım ki hayatın akışına unutmuşum her şeyi. Sonra dedim ki kendi kendime "Demek sen bunu o kadar istememişsin. İsteseydin eğer ne yapıp eder onu yapardın.". 

        Sonuç olarak artık yazmaya başladım. Bu konuda çok istekliyim. Kimsenin bu hayalimi bozmasın izin vermeyeceğim. Kararlıyım bu sefer. Yazarlık kursuna da gideceğim. Geliştirmem gerek. Yazmaktan nefret eden Yeşim şimdi ömrünün ileri ki dönemlerinde bunu profesyonel bir şekilde yapmak istiyor. Bu ilginç işte! 


Yapmak istediğim şey tam da bu işte!





Yeşim

4 Mart 2014 Salı

Kafama Takılanlar



  • Az önce şahane bir aşk kitabı okudum.Diğerlerinin yanında sönük kalsa da  'anlaşma' sonucu doğan masum bir aşktı.Güzeldi!Tamam güzel olmasına güzel ama ! Fazlasıyla sakıncalı.Dizi aşkları da öyle. Sizce de artık kitapların önsözünde,diziler de başlarken; 'Kesinlikle böyle bir erkek dünyada yoktur.Hayal ürünüdür.Kapılmayın.Aldanmayın.'Yazılması gerekmiyor mu? Haksız mıyım? Hayran olduğum karakterleri ararken evde kalıcam o olacak yani net.
  • Arka fonda Sezen Aksu-Kaybolan Yıllar çalarken düşündüm de benim kaybolan yılım var mı? Sanırım yok.. Çünkü kayıp olarak görmedim hiçbir şeyi..Aksine 'büyüdüm' 'olgunlaştım' 'öğrendim'. O yüzden sizde yaşadığınız hiçbir şeyi kaybolan bir yıl olarak görmeyin! Su akar ve yolunu bulur. Yeter ki kalpler kırılmasın :)
  • Söylemeden edemicem, 20 yaşında olupta 15 yaşındaymış gibi görünen kızlar,kızlarımız sizi acayip kıskanıyorum! Neden mi? Çünkü;
    Artık akraba ziyaretleri beni acayip ürpetmeye başladı. Daha 5-6 sene önce büyüklerimin tanıdığın oğlu için baktıkları 20 yaş ve üzeri kızlar gayet normalken şuan beni son derece ürkütüyor.Yani sonuç,akrabaların,komşu teyzelerin gözlerinden uzakta yaşamaya gayret edeceğim bir döneme yaklaştığımı hissediyorum.Sinsice gözlerini üzerime dikiyorlar.Tövbeler olsun...
  • Müjdemi isterim ! Artık aynalarla acayip barışmış bir haldeyim.. Koyu muhabbet var aramızda :) Aynada ki kişi bana çok iyi geliyor! Ve beni acayip motive ediyor! Sanırım aynada konuştuğum kişi gerçekten bir mucize ! ;)
  • En sıradışı vakalar olan 'Bir Psikiyatristin Gizli Defteri' aynı zamanda yarım kalan kitabımada aşk romanından sonra şahane dönüş yaptım! Kitap mükemmel gidiyor.Tavsiye eder miyim? Valla ben artık kitap ayırt etmediğim için tavsiye ederim! Çok ilginç ve sürükleyici hikayelerden oluşuyor.
  • Dilimden düşürmediğim ve kendimi acayip nefis hissettiğim zamanlarda Ayşe Özyılmazel'in -Nefis şarkısını dinliyorum.Çok başarılı olmuş.. -Kırık bi kalbe aşk nefes olur demiş,doğru mu demiş? Tartışılır.. bir de The Fray-you found me şahane ötesi!
  • Aşk aşk aşk... valla yorumsuzum,sessizim.. Nasıl bir duygu bilmiyorum bilmekde henüz istemiyorum..  O yüzden ŞU ANI yaşamanın keyfine baksak fena olmaz mı? Çünkü bu yaşlar geri gelmeyecek! Hem şuanda kitaplara,müziklere aşık olmak varken neden bir karşı cinse aşık olma gereği duyuyoruz çözemedim.Zamanı gelince olmayacak mı zaten?!
  • Ve unutma,Hayatı hissettiğin kadar yaşarsın,hissetmiyorsan zaten hiç yaşamıyorsundur.

2 Mart 2014 Pazar

Hep Yaşım 19 kalsın :)

        Geçen hafta Tuğçe'nin doğum günü vardı. 20 yaşına girdi. 20 yaş... Ürkütücü geliyor gözüme. Niye bilmem sevemiyorum bu sayıyı. Belki beni çocukluğumdan uzaklaştırdığı için belkide kendimi daha hazır hissedemediğim için.
       
       Evet, hazır hissetmiyorum kendimi. Çoğunuza komik gelebilir bu. Belkide "şımarıklık yapıyor" diye düşünebilirsiniz. Ama meselenin aslı öyle değil.

       Korkuyorum ben. Hemde çok. Yepyeni bir on yıl başlıyor ömrümde. Sonunu nasıl olacağını bilemediğim. On yaşımdayken ilk okuldaydım. Şimdi üniversiteye gidiyorum. Bir sürü şey atlattım şu on yılda. Büyüdüm. Olgunlaştım. Hayatın güzel yönlerini keşfettim... Peki bu on yılda neler olacak? Belki daha da olgunlaşacağım. Belki aşık olup her şeyi herkesi geride bırakacağım.(Tabi böyle bir şeyi yapmam ben. Erkeklerin buna değdiğini pek düşünmüyorum. Ama yinede belli olmaz :D) Belkide hiçbir şeyi takmayıp kariyerimin peşinden koşacağım. Bilemiyorum. İşte bundan korkuyorum ben. Bilememekten. 

        Çocukluğumu geride bırakmakta üzüyor beni çok. Eskisi gibi salıncağa bile binemiyorum artık. Oysa ne çok severim salıncağı. Bir parka gidip salıncak sırası beklediğim de teyzeler bir garip bakıyor yüzüme. "Sen mi bineceksin? Çekmez ki seni." böyle söyleyince haklı gibi duruyorlar. Şimdiki plastik salıncaklar çekmez tabi. Bizim zamanımızdakiler daha güzel güzeldi. Bizim zamanımızdakiler... Birçok şey değişti tabi. Parktaki oyuncaklarda buna dahil. Sevemiyorum onları ben. Dayanıksızlar bir kere. Plastik şeylerden ne beklersin zaten..

        Neyse. Bunları düşünecek daha çok vaktim var. Önce Ceren var sırada :) Kafamı kurcalayan bunun gibi bir sürü şey var. Rahatlamak için yazayım dedim. 

       Yazımın başlığına uygun şarkımda bu olsun :)

       
        Bu arada Ferman Akgül Blue Jean'de yazmaya başladı. "Merhaba" yazısını çok güzel bir cümle ile bitirmiş.
       " Ve unutmadan, asla ve asla hayal kırmaktan vazgeçmeyin, hayalperest olmaktan korkmayın. Sizin düşleriniz güzel kılacak bu dünyayı ileride..."
       Çok güzel yazmış. Hayal kurmak için bir sebep daha vermiş bize. Dünyayı güzel kılacaksa hayal kurmaya değer. 

        Teşekkürler Ferman Akgül...

Yeşim